Modanın yeri, zamanı ve sınırı asla yok… Bunu yaptığı tasarımlarıyla Merve Bayındır’a bakınca bir kez daha anlıyorum. Yarattığı her koleksiyonla kendini her seferinde şapka tutkunlarına hayran bırakan, çılgın ve neşeli tavırları, asi tarzı ve limiti olmayan hayal gücüyle macerasına kaldığı yerden Londra’da devam ediyor… Merve Bayındır’la yeni koleksiyonu, yeni hayatı ve tutkularıyla ilgili eğlenceli bir ropörtaj yaptık.
İlk olarak seni tanıyalım..
Neler yaptın bugüne kadar? Eğitimin, ailen, hayatın…
21 Kasım 1980 sabah 7:30 doğumluyum, Akabe akrep dedikleri ben oluyorum yani. Tatbiki Güzel sanatlardan mezun İç Mimar bir baba, Boğaz içi endüstri mühendisliğinden mezun bir annenin kızıyım. Benden 5 sene sonra şimdi Medikal Genetikçi olan kardeşim girdi hayatıma. Toplamda 2 kedim, 3 köpeğim, sayısız kuşum, 4 kaplumbağam, iki keçim, 2 kurbağam, 2 tavşanım ve bol balığım oldu. Büyürken kendimden büyük bir hayal dünyasının içinde büyüdüm. Anne tarafında ilk torun oluşum baba tarafında da ailenin en küçüğünün ilk bebeği oluşum bana inanılmaz tatlı bir çocukluk sağladı diyelim. İlk okulu Nurettin Teksan İlkokulda okudum, orta okul lise Özel Kalamış Lisesinde. Lise 1’de tekrarım var lise 2’ye kadar gelmiş geçmiş en kötü öğrenciydim. Anke Atamerin bozca adada kurduğu, kızlı erkekli, gelmiş geçmiş en salaş kamp hayatımı değiştiren ilk yer oldu. Kendim gibi insanlarla tanıştığım ilk yer. Orada ki arkadaşlıklarında verdiği hızla lise2, lise son okulun en iyi öğrencilerindendim ve o hırslal Kanada’ya gidip “Psychology ve Humanity”okudum. Kendin olmanın en değerli olduğu ülke, sana seni sen olduğun için sevmeyi öğreten yer. Öğrendiklerimi ve hatıralarımı bir valize koyup 2004’te Türkiye’ye tatile döndüm. Özel bazı nedenlerden o dönüş temelli oldu. Bundan sonraki 6 sene inişler çıkışlar meslek değişiklikleri, yerini bulamamalarla dolu bir süreç oldu benim için. Çok ağladım, çok ağlattım diyelim, çok ders aldım, çok kırıldım, çok eğlendim… Tek diyebileceğim herşey çok yaptım hiç az olmadı hep uçtaydı biraz. Bu süreçlerde hayatıma muhteşem insanlar girdi , bir kısmı tamamen bana ders vermek için, bir kısmı da ömürlük dost olmak için.. 2009 sonunda doğru annemin açtığı şirkette çalışmaya başladım ve hobi olarak yaptığım işler hayatımın bir parçası haline geldi.
Neden Şapka? Nasıl karar verdin?
Ben karar vermedim aslında, yol öyle gitti. Annemin kurduğu sitenin tanıtımı için bir defile yapmaya karar verdik. O defile de birbiri ile alaksı olamyan kıyafetleri bütünlemek için hepsinin kafasına şapkamsı bir şeyler yaptık. O şapkamsı şeyler çok dikkat çekti… Röpörtajlar filan ufak ufak… Bu arada annem ve ben sitenden ümidi kestik. Lappart PR’dan Feride Tansuğ ile görüşüyoruz benim PR’ımı yapar mı diye, o evet diyor ama sadece şapka yap diyor. Aynı şekilde annem de bırak herşeyi şapka yap diyor. Sonra daha once programına konuk olarak gittiğim Hilal Ergenekon beni kolumdan çeke çeke Gazi Koşusuna götürdü. Ne yalan söyliyim o götürmese gitmezdim, bütün günü fotoğrafçılardan kaçarak geçirdim. Sonunda beni o sürükledi karşılarına adımı söyledi şapkacı dedi ve konu kapandı. Meğer herkes beni yurt dışından gelen bir at sahibi sanıyormuş. Ertesi gün bütün gazetelerin ön sayfasındaydı fotoğrafım… İşte o gün benim şapkacı olmaya karar verdiğim gündür.