Sarı yapraklı takvimler 1931 i gösteriyor . Dünya daha birinci dünya savaşını atlatalı bir kaç sene olmuş ama izleri hala aynaya bakıldığında görülüyor. İşte tam o zamanlar bıyığıyla bir simge haline gelmiş dönemin Almanya başbakanı Adolf Hitler müthiş bir halde tam anlamıyla estiriyor.
İşçiler Adolf`a bağırıyor “operaya gidemiyoruz “, Adolf hemen onların fabrikasına Berlin operasını gönderiyor. “Müzik isteriz ” diyorlar, Almanya senfoni orkestrasını gönderiyor… Komiktir ki, işçiler Vivaldi dört mevsim ,Beethoven ay ışığı eşlinde canlarına acımaksızın ırgat gibi günde on iki saat çalıştırılıyorlar.
Bu zamanlara denk gelir Adolf’un eline bir biyografi geçiyor okuyor,okuyor elinden bırakmıyor nereye gitse yanında götürüyor adeta aşık oluyor. Bu biyografi otomobil dünyasını baştan yaratan hatta bir yılda otuz yıl ileri götüren Henry Ford ‘tan başkası değildi.
Adolf Ford’tan çok etkilenmişti, çünkü seri üretim bandını kullanıyorlardı. İşler hızlıydı otomobiller basit, malzeme ucuzdu bu sayede halk ta otomobile ucuz yoldan erişe biliyordu.
Adolf, düşündü acaba kim dedi benim halkımın otomobilini kim yaratabilir kim tabiki onlarda sıraya dizecek kadar çok adam var insan düşünüyor Carl Benz olamazdı, onun araçları pahalıydı.
Orta kesim ancak hiç yemek yemez bir evde barınmaz ise bir Benz e sahip olabilirdi. Sonra bazı elemelerden sonra bir şeyin farkına vardı: Kömürlerin içinde tam bir elmas, sanırsın kaşıkçı elması… Aslında otomobil dünyası için ondan daha değerli bu adam mühendisten daha çok sihirbaz olan Ferdinand Porsche idi.
Evet bildiniz bizim yalanarak baktığımız Porsche firmasının kurucusu; harikasınız . Adolf ona fikirlerin’ den bahsetti ucuz ve basit olmalıydı ve çabuk olmalıydı malum o bir politikacı oy almaya ihtiyacı vardı. Ferdinand çizim masasına oturdu eline kalemi aldı sürekli çiziyor olmuyor kağıdı yırtıyor bazen yakıyor camdan dışarı fırlatıyor biraz da deliriyordu. En sonunda hala neyden esinlendiğini bilmediğimiz Beetle’ı yaratıyor ve bağırıyor yaşıyordu.
Artık tasarım tamamlandığına göre onlara bunu üretecek bir fabrika ve bir de isim gerekiyor. Adolf Hitler düşünüp mü söyledi yoksa bir anlık bir şey mi bilemiyoruz adını ama halkın arabası anlamına gelen volks ( halk) , wagen (araba) , kelimelerini birleştirildi.
Böylece bu ikonik isim hayat budu. Aynısı biz yapsak topa tutarlar o ayrı bir konu. Fabrikayıda o zamanlar bir kasaba olan baş harfin den midir bilemiyoruz, Wolfsburg a kuruyorlar. Tabi Wolfsburg lular seviniyorlar iş var diye ama çalışmaya başlayınca o kadarda sevinmeye gerek görmüyorlar.
Adolf bey babası yeni otomobil almış heyecanlı gençler gibi gibi şu otomobili ben bir millete gösteriyim diyor… Berlin’e otomobili getirtiyor. Halk toplanıyor çıldırıyor tabi o zaman Adolf Hitlerrock yıldızı gibi gören düşüp bayılıyor…
Adolf marşa basıyor vitesi takıyor ayağını debriyajdan çekiyor tekerler dönüyor arabayı gören halk ne bu diye bakıyor çünkü o güne kadar gördükleri hiç bir dört tekerlekli ulaşım aracına benzemiyor.
Aradan zaman sudan daha hızlı akıyor ikinci dünya savaşı başlıyor. Pek çok asil insan dost düşman ayırmaksızın dünyada kalacak bir avuç toprak için bu dünyayı terk ediyor Işıklar içinde uyusunlar…
Almanlar savaşı kaybediyor savaş borçlarından dolayı yiyecek ekmek değil su bulmak bile başlı başına bir olay haline geliyor… Otomobil üretmek binmek kimsenin umrunda değil. Zaman geçiyor ve rock ın efsane ismi Elvis Presley Almanya’ya bakın Almanya’ya kıta değiştirip askerlik yapamaya geliyor… Ustayı acemiyi nerde yaptığını bilmiyoruzama bildiğimiz şey bu küçük otomobili çok seviyor. Bir tane satın alıp yanında Amerika’ya götürüyor sonra hikayeyi biliyorsunuz… Volkswagen Beetle, özgürlüğün sembolü oluyor. Kırk beygirle düşün kırk beygir gücüne sahip bu otomobil hippilerin ve özgürlüğün sembolü haline geliyor…
Volkswagen Beetle, 2003 yılına kadar bu küçük araba üretilip satılıyor. Ne diyelim bazen hayatta şans ile karşılaştığınız insanlar sizi bambaşka bir yere götürebilir 1931 yılında bir biyografiden esinlenerek başlayan hikaye benim oturduğum apartmanın önüne kadar gelmiş bunu da ona ithafen…